-
Son Yazılar
Arşivler
- Ocak 2024
- Ağustos 2022
- Temmuz 2022
- Mayıs 2022
- Nisan 2022
- Mart 2022
- Mayıs 2021
- Mart 2021
- Şubat 2021
- Aralık 2020
- Ekim 2020
- Ağustos 2020
- Temmuz 2020
- Haziran 2020
- Mayıs 2020
- Nisan 2020
- Şubat 2020
- Ocak 2020
- Aralık 2019
- Temmuz 2019
- Haziran 2019
- Mayıs 2019
- Nisan 2019
- Mart 2019
- Şubat 2019
- Ocak 2019
- Aralık 2018
- Kasım 2018
- Eylül 2018
- Ağustos 2018
- Temmuz 2018
- Haziran 2018
- Mayıs 2018
- Nisan 2018
- Mart 2018
- Şubat 2018
- Ocak 2018
- Aralık 2017
- Kasım 2017
- Ekim 2017
- Eylül 2017
- Ağustos 2017
- Temmuz 2017
- Haziran 2017
- Mayıs 2017
- Nisan 2017
- Aralık 2016
- Ekim 2016
- Eylül 2016
- Ağustos 2016
- Mayıs 2016
- Nisan 2016
- Mart 2016
- Şubat 2016
- Aralık 2015
- Kasım 2015
- Ekim 2015
- Eylül 2015
- Temmuz 2015
- Haziran 2015
- Şubat 2015
- Ocak 2015
- Aralık 2014
- Kasım 2014
- Ekim 2014
- Eylül 2014
- Ağustos 2014
- Temmuz 2014
- Haziran 2014
- Mayıs 2014
- Nisan 2014
- Mart 2014
- Şubat 2014
- Ocak 2014
- Aralık 2013
- Kasım 2013
- Eylül 2013
- Ağustos 2013
- Temmuz 2013
- Haziran 2013
- Mayıs 2013
- Nisan 2013
- Mart 2013
- Şubat 2013
- Ocak 2013
- Aralık 2012
- Kasım 2012
- Ekim 2012
- Eylül 2012
- Ağustos 2012
- Temmuz 2012
- Haziran 2012
- Mayıs 2012
- Nisan 2012
- Mart 2012
- Şubat 2012
- Kasım 2011
- Ekim 2011
- Eylül 2011
- Ağustos 2011
- Temmuz 2011
- Haziran 2011
- Mayıs 2011
- Nisan 2011
- Mart 2011
Kategoriler
Meta
- acı
- Adalet
- akıl
- alışkanlık
- anne
- anılar
- ay
- aşk
- barış
- ben
- Bertolt Brecht
- bilgi
- Bilim
- bilinç
- birey
- boşluk
- Cevher İhsan Miskioğlu
- Deniz
- Değişim
- dostluk
- doğa
- DÜNYA
- Düşünce
- empati
- Erich Fromm
- etik
- eğitim
- farkındalık
- Feride Cihan Göktan
- gerçek
- geçmiş
- giz
- güç
- hayat
- Haz
- hedef
- hizmet
- hoşgörü
- hüzün
- idrak
- ilişki
- inanç
- insan
- insanlık
- Kadın
- KOKU
- mani
- muhakeme
- mutluluk
- nesnellik
- okul
- Prof. Dr. Ali Demirsoy
- rüya
- rüzgar
- Savaş
- sevgi
- sorumluluk
- su
- Sıradan Diyaloglar
- toplum
- umut
- varlık
- Vefa
- vicdan
- yalnızlık
- yeni yıl
- zaman
- zihin
- Özlemek
- çocuk
- çocukluk
- ölüm
- öğrenci
- ŞİİR
- şefkat
Mayıs 2024 P S Ç P C C P 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31
SEVİYOR MU SEVMİYOR MU-1
SEVİYOR MU SEVMİYOR MU-1
İnsan, anlaşamadığı birini sever mi/seviyor mudur?
İnsan, yanında iyi hissetmediği birini sever mi/seviyor mudur?
İnsan, yanında iyi vakit geçirmediği birini sever mi/seviyor mudur?
İnsan, “ilişki” yaşamadığı birini sever mi/seviyor mudur?
Bu sorulara evet dediğimizde; hissettiğimiz şeyin adı, geçekten, “sevgi” midir, başka bir şey mi? Bu kişi, ebeveynimiz, çocuğumuz, eşimiz bile olsa…
Bağımlılık, alışkanlık, korku, simbiyozis, idealleştirme, çaresizlik, hırs, anılara sarılma, beğenme/imrenme/hayranlık, boşluk/anlamsızlık…
“Sevgi” dediğimiz o kocaman ve karmakarışık yumağın içine saklanmış başka bir şeyler olabilir mi acaba ???
MM
Uncategorized içinde yayınlandı
2 Yorum
KIZIM SANA SÖYLÜYORUM GELİNİM SEN ANLA
KIZIM SANA SÖYLÜYORUM GELİNİM SEN ANLA
1- Bir düşün bakalım; “Sen hangi çıkar gruplarına hizmet ediyorsun?”
– Etmiyor musun?
– Yani?
– “Bireysel olarak kendi çıkarlarıma takılıyorum” mu demek istiyorsun, yoksa bir gruba hizmet ettiğinin farkında değil misin?
– Hizmet ettiğin grup, ait olduğun, içinde yaşadığın bir grup mu? Yoksa, hiç tanımadığın veya benimsemediğin, hatta sevmediğin bir grubun ekmeğine mi yağ sürmedesin?
2- Elde etmeye/korumaya uğraştığın çıkarların, hangi katmanda yer alıyor?
Şöyle sorayım:
a) Adi (yanlış anlama, basit manasında) kişisel çıkarlar
b) Güncel-yaygın-herkesçe benimsendiği için sorgulanmaksızın normalleştirilen- dönemsel çıkarlar
c) Ait olmak istediğin/içinde olduğun bir grubun çıkarları
d) Yüksek çıkarlar/değerler
3- Peki, şunları düşündün mü?
– Bir katmanda yer alan çıkarın için yapman gerektiğini düşündüğün şeyler, bir başka katmanın veya başka kişilerin çıkarlarıyla çelişiyor mu?
– Öyle bir durumda ne düşünmek, nasıl davranmak gerekir?
– Kim güçlüyse onun yoluna mı yönelmeli?
– İlk fırsatta kendi gücüne kavuşup çıkar çatışmalarını kendi…
View original post 13 kelime daha
Uncategorized içinde yayınlandı
Yorum bırakın
BİLMEK VE BİLİNMEK ÜZERİNE
BİLMEK VE BİLİNMEK ÜZERİNE
İnsan zihni yaptığının/yapacaklarının olası sonuçlarını, geçmişten bugüne gördükleriyle, bilinç dışında bile olsa, biliyor gibi, çoğunlukla… nihayetinde, mezar ve mezar taşı bile, bu dünyada yitip gitmemek, hatırlanmak üzerine bir kurgu…
Saygınlığın ne olduğunu da bilir çoğunlukla, ama eldesinin ne kadar meşakkatli olduğunu da sezer… “Günü gün edelim” mottosu bazıları için, bu meşakkati göze alamamanın savunması olur, bazen… Bazense içindeki ahlâksızlıktan o kadar umutsuzdur, iflâh olamayacağına derinlerde öyle inanır ki, bundan kurtuluş yerine bununla yaşamak evlâ görünür…
“Bir şey yapmak için yapmak” ile “başka bir bilgi/seçenek olmadığı için yapmak” arasında fark yok mu? “İrade ve bilinçli seçim” ile “akışın gerektirdiği, kaçınılmaz olanı yapmak”, bunun hazzı, mutluluğu aynı mıdır?
İnsanı, merak ve bununla ilişkili olarak bilmek, özgür seçim sahibi olmak ve birilerine (doğaya, bitki, hayvan ve insana) iyi gelmek, en üst düzeyde mutlu ediyor, kanaatimce… insan yaşamına otoriter müdahalelerin baskın olduğu zaman/durumlarda ise -ister aile ister toplum ister yönetim kaynaklı- bunların tümü, az veya çok, bir şekilde sekteye uğruyor… Ancak, her şeye karşın, bilinmek ve sonrasında da hatırlanmak; var olmak ve akabinde de yok olmamakla ilintili olarak, bir nevi sosyal genlerimize işlenmiş gibi… sanki… belki ölümsüz eserlerle, belki tarihe geçen savaşlarla, belki büyütüp yetiştirilenlerle… ya da belki tek hatırlatıcı bir mezar taşı olsa bile ……
MM
Düşünceler, Günlük, Perspektif içinde yayınlandı
ahlaksızlık, akış, ölüm, ölümsüz, özgür seçim, bilgi, bilinmek, bilmek, bugün, eser, günü gün edelim, geçmiş, hatırlama, hatırlanmak, insan, insan zihni, irade, iyi gelmek, kurgu, mezar, mezar taşı, mutlu, saygınlık, seçenek, sonuç, umut, yapmak ile etiketlendi
2 Yorum
VER HAYAT
VER HAYAT
Rengarenk balonlara sevinen çocuk olma zamanı geçti gitti… Uydurma balonlarla kandırılan yetişkinlik devri şimdi…
……..
Kaldırımın kenarına oturmuş,
dantelini ören genç kızın
meraklı mutluluğundan istiyorum…
Sokakta birbiriyle taş çeviren
o 4-5 çocuğun neşeli heyecanından…
Ocağa yemeği koyup bir yandan ďa
gamsız dedikodu pişiren
komşu kadınların gülüşünden…
Bitirdim bütün yaslarını, tek başıma,
İnsanın ve insanlığın,
Dokunmadı acım
kendimden başka kimseye, gör;
Kalabalık, tatlı yaşlarda sıra,
Haydi, ver hakkımızı hayat…
MM
Şiirlerim içinde yayınlandı
acı, çocuk, çocukluk, balon, dantel, dedikodu, gamsız, gülüş, genç kız, hak, hayat, heyecan, insan, insanlık, Kadın, kalabalık, kaldırım, kandırılan, merak, mutluluk, neşe, ocak, rengarenk, sokak, uydurma, ver hayat, yas, yaş, yemek, yetişkinlik ile etiketlendi
Yorum bırakın
YAKINDA
YAKINDA
Oysa nasıl ďa yakında yüzler
Bir esintinin getirdiği koku kadar
Günbatımı renkli bir dokunuş kadar…
Oysa ne kadar yakında hüzünler
Hatırlama denen mabetin
kapılarının aralanması yeter
Hayır, hayır, unutuş hepsinden beter…
…
Mazi bugünün kederi ve
yarının kaderi midir, diye soranların
Aldanışları, aldatışları olur
Oysa kader keder doğurur,
Ümidini, insan, kendi yoğurur…
Hayır, hayır, unutuş hepsinden beter,
Aç mabetin kapılarını
Çekinme geçmişin harflerini
kullanmaktan
Geleceğin defterini umutla yaz,
Sevgin kalemin
Gülüşün selamın olsun…
MM
EN İYİ YÖNETİM
EN İYİ YÖNETİM
En iyi yönetim, bilgi olarak eş olmasa da bilinç düzeyi eş insanların herhangi bir “iktidar” biçimi gerekmeksizin kendi kendilerini, “tüm canlıları en uygun koşullarda var edip sağ kılıp mümkün olduğunca da mutluluklarını sağlamayı hedefleyecek şekilde” yönetmesidir.
Bu bir ütopya olsa da mevcut her yönetim, bu duruma ne ölçüde yaklaşmışlığıyla değerlendirilerek, çıtanın yükseltilmesi ortak talep ve hedef olabilir…
MM
Düşünceler, Günlük içinde yayınlandı
ütopya, bilgi, bilinç, canlı, en iyi yönetim, eş, hedef, iktidar, insan, mutluluk, sağ kılmak, talep, var etmek ile etiketlendi
Yorum bırakın
KUTLAMA
KUTLAMA
Memleketinizi veya bir bölgesini, bir kentini düşmandan kurtarınca kutlama yaparsınız; önemli bir felaketten kurtulunca sevinç duyar, kutlarsınız; insanlığa yararı olan düşünce, buluş, keşifleriniz ve sanat eserlerinizle gurur duyarsınız…
Senin olmayan bir şeyi almak, el koymak veya bir yeri işgal etmek… övünülesi ve kutlanası bir durum olabilir mi?
Eskiĺerde yaygın olarak yapılsa ve hatta olumlu bulunsa bile, günümüz şartlarında, (hâlâ işimize gelse veya hoşumuza gitse dahi) haklı bulunması şöyle dursun, suç haline gelen geçmiş olay ve durumları, bugün açık biçimde övünçle kutlamak… nasıl yorumlanmalıdır?
Geçmişi, geriye dönük olarak olumsuz yorumlama/yargılamaýa değil, bugün hâlâ “kutlanasılığı sürdürme”yedir vurgu; ķi bu, etik midir, hattâ hukuki midir?
MM
Düşünceler, Günlük içinde yayınlandı
Yorum bırakın
KADININ GÖREVİ ANNELİK Mİ?
Kadının Görevi Annelik mi?
Yaygın söyleme göre öyle…
Hatta, Atatürk’ün bu konudaki sözleri de referans alınıyor, bu düşünceyi desteklemek için. Yıllar önce, Ankara’daki Büyük Doğumevi (Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı E.A. Hastanesi)’nin girişinde koca harflerle yazılı idi – ifade tam olarak hatırımda değil ama- kadının en önemli vazifesinin annelik olduğu. Çok zaman geçti, hastane büyümüş ve değişmiş, yazı hala duruyor mu, bilmiyorum… Niyetim Atatürk’ün kadınlarla ilgili düşüncelerini ve kadınlar için yaptıklarını tartışmak değil; ki, bu konuda zaman ve bağlam içinde değerlendirilebilecek yeterince bilgi ve -başta seçme-seçilme hakkı olmak üzere- örnek mevcut…
Elbette, Atatürk’ten çok öncelerden şimdiye, kadına rol belletmeye yönelik pek çok söz var, hem de farklı coğrafya, kültür ve dinlerde; ki, bunların bir çoğu ile kadına ve anneliğe üstün pâye biçilip hak teslim edilirken “bir düzen”in tesisi ve “gönüllü olarak sürdürülmesi” sağlanır, bilinerek veya bilmeksizin…
Anne olmak çok çok güzel bir şey, benzersiz ve mucizevî bir olay, kuşkusuz… Ama…
View original post 286 kelime daha
Uncategorized içinde yayınlandı
Yorum bırakın